
Èç êíèãè ÑÓÔÈËÜÈ ÑÅÌÅÍÎÂÎÉ, "NART BOYU TÜRKLERİ HUN-KARAÇAYLILARIN ATA SÖZLERİ". /"NART SÖZLE"/. Èçä. "KAYNAK", Ñòàìáóë,2007ã.
/ïðîäîëæåíèå/
M.S. 1 yüzyılın arasında Küzey Hunnu toplumsal düzenini değiştirerek, iç demokrasinin etkili olduğu bir ordu devletine dönüşüyordu, çünkü düşman çevresi bunu gerektiriyordu. Eski gelenekler ortadan kaldırılıyor ve yetenekli insanlar, sıra, soy kararı da olmadan toplumsal hayattaki hak ettiği yere gele biliyordu. yeniliklerin etkili olmasını, Küzey Hunnuya katılan önder görüşlü, becerikli, hatta maceracı insanlar, devletin eski raylardan kopmasını ve dış etkenlerine karşı koya bilecek bir toplumsal birlikteliğin yaratılmasını sağlıyorlardı. Fakat bu yenilenmenin, iyi tarafları hariç, Hun soyunu zayıf kılan bir yetersizliği de vardı: artık "Hun
Şerefi" için savaşan asker yoktu, çünkü halktan gelen yetenekli ve becerikliler, Hun asiliyetinin sloganlarını önemsemiyordu. Eski Hunnu'nun artık olmayacağını gören Hun soy başkanları (Gilos Yaşlılar Kurulu Üyesi), soydaşlarını da yanına alarak (36 bin) Çin'e Güney Hunnu'ya geçiyor, onları da diger soyların temsilcileri (73 soy) izleyorlar.
Küzey Hunnu dört tarfından düşman halklarla kuşatılıyor, milletinin gittiğiyle güç kayıbına uğruyor. Güney Hunnu, Çin, Syanbiy'ler, Dinlin'ler, Hunlara sırt çevirmiş Batı Bölgesi hepsi de Küzeyli Hunlara saldırma hazırlığında bulunuyorlardı. Onlarla başa çıkabilmenin yolunu bulamayan, diş ve iç savaşlarda yıpranmış Küzeyli Hunlar, çekilme yollarını arıyorlardı.
M.S. 87. yılında Hun tarihinin en kanlı savaşı başlamakta. Çin desteğiyle cesaret bulan Syanbiyler, Küzey Hunnu'ya doğu tarfından girerek, devleti alt üst edip, inanılmaz gaddarlıkla halkı kendinden geçiriyor ve canlı canlı Ülü-şanüyun derisini halkın önünde koparıyorlar. Paniğe kapılmış halk (50 soy) Çin'e kaçarak sığınıyor, 6 yıl sonra ise, 10 binden fazla arabaya sığan Hun aileleri, baskılara dayanamadan, Syanbi halkına katılıyor ve "syanbiy" etnik ismini kabulleniyorlar.
Küzey Hunlar arkaya çekilme yollarını arıyor ve Altay ve Tyan-Şan'ın arasından geçerek, Karaganda'ya kadar ulaşıyorlar, zamanla da eski kuvvetine kavuşuyorlar.
Hunlardan kurtulmanın mutluluğunu yaşayan Çin, M.S. 2-ci yüzılda Batı Bölgesinin Hun elinde olduğunu öğrenerek, temelden sarsılıyor. Ölü saydığı halkın yaşadığı, daha da fazlası, gözü olduğu Batı Bölgesinin elinden alınmış olduğu, Çin'i alarma geçiriyor.
Hunlar ise, Mode mirascılarını uzaklaştırarak, üst düzey asiliyet Huyan (Koyan) soyunu Hun tahtına oturtmuş bulunmakta ve yeni zaferlerine hazırlanmaktaydı. Eski Hun asiliyetin tüm geleneklerini de tahta taşıyan Huyan (Koyan) ( manası-Tavşan) soyu, "Hun Şerefi" kanununu toplumsal davranışların temeli kılıyor, Hunnu'nun eski ahlaki değerleri de üste çıkıyor. "Rezalettense-Ölüm" slogan da "uçan atlıların" vazgeçilmez kuralına dönüşüyor.
Hun asiliyetinin yenilgisiz tutumunu iyi bilen Çin, ağır savaşa hazırlanmaya başlıyor. Eskiden Huyan soyunun başkanına, kendi soy başkanlarına gibi "GUN"(Prens) diyerek değil, "VAN" (Kral) diye hitap etmek zorunda bırakıldığını Çin çok iyi hatırlıyordu. O yüzden yeni Hun tahtı tüm imkanları biriktiren bir ciddiyeti gerektiriyordu, çünkü Huyan soyunu ne rüşvet, ne Çin ipeği, ne de kışkırtmalar etkilerdi. Göz-kulakcı ve gizli ajanları sokmak da zordu, çünkü Çin başkanlığının tüm perde arkası siyaseti marifetlerini, Hun asiliyeti çoktandır biliyordu. Canını hiçe sayarak "Hun Şerefi" uğruna sonuna dek savaşacağının da farkındaydı Bu
nedenden dolayı Çin başkanlığı kara kara düşünüyordu.
( Çin'e katılmış Güney Hunnu ise, artık anımsanmıyordu bile.)
(Üst düzey Hun asiliyetine Çin -"VAN" (Kral), orta prens soyların temsilcilerine- "GUN" (Prens) diye hitap etmişlerdi. Hunlar'ın Avrupalılar tarafından "GUN" adlandırılması ondan gelmektedir).
KÜZEY HUNNU'nun yeni toprakları BARKÜL gölünden Hazar denizine (KASPİY), Aral'a (Aralskoye more) kadar uzanıyordu. Yaşadığı tarihi açılarından ciddi dersler alan Hunlar, artık iç birlikteliğinin kıymetini biliyordu, belki de " birey-toplum, toplum- birey" ata sözü o zamanlara aittir.
Tarihi kaynaklarda bulunan eksik yansımalarda bile, Hunların kendi canı pahasına olsa bile, yaralısını, ölüsünü bırakmadığı okunmaktadır. O da birey değerinin artmasının göstergesidir. Zor zamanlarda toplumsal bunalımının sonucu olarak ortaya çıkan "Ordu Devleti" artık yokdu. Şanlı HUNNU artık tarihe geri dönmüştü.
M.S. 107-109(10) yıllarında iki eski düşman Hunnu ve Çin uzun, yıpratıcı bir savaşa başlıyor. Bu arada Batı Sibirya (UGR halkının toprakları) Hun eline geçiyor. Barışsever ve Hunlara yattkın tutumlu UGR'lar, Hunlarla tamamen birleşiyor. Güçlenen Hunnu Çin'e meydan okumaya, davranışlarına nokta koymaya hazırken, SYANBİY halkı önüne set çıkıyor.
Syanbiy halkı hem Hunnu hem Çin emrinde sırayla bulunarak, asırlarca her ikisine de kinliydi, o yüzden her ikisine de saldırma fırsatını kaçırmazdı. Hunları içten bilen, askeri başkanları Hun askeri taktiğiyle yetiştirilen Syanbiy'ler, ciddi rakip sayılırdı. Onlardan Çin bile çekingen durmaya çalışıyor ve dost sıfatıyla Hunlara karşı fısıltıyla kışkırtıyordu.
Öyle de, tam Çin'e haddini bildirileceği zaman, güçlenmiş Syanbiy'ler Hunları engelliyor.
Durumu gözden geçiren Çin, Syanbiyleri kışkırtmaya devam ederken, Ban Yun isimli (asker başkanı Ban Çao'nun oğlu) subaya Batı Bölgesini Hunlardan koparılmasını emrediyor.
( Batı Bölgedeki devletler: HAMİ, ŞANŞAN, ÇEŞİ, HARAŞAR, KAŞGAR, HOTAN, YARKENT, KUŞAN).
"Kara savaş" taktiğini temelli bilen Ban Yun, entrikalar, kan davalar, kara halkı Hun başkanlığına kışkırtma, ajanları kaçak sıfatıyla Hunnu'ya sokma yöntemleriyle, ele geçirilmiş halklar arasında "hayırsever" çalışmalarıyla, Hunlara karşı moral oluşturmayı başarıyor ve yerli halklarla güçlenerek, Hunları Batı Bölgesinden çıkarıyor. Hunlar da Kara
İrtış nehrinin (Hava) kıyısına sıkışmak zorunda kalıyorlar. Batı Bölgesi artık geri alınamazdı.
Tam bu zamanda, kendilerine önceki kanlı savaş sırasında zorla geçirdikleri ve Syanbiy etnik ismine dahil ettikleri Hunlardan asker oluşturarak, kendileri de katılarak, TAŞİNHAY isimli bir hırslı gencin (14 yaşında olmuş) önderliğinde, Çin ve Hunnu'nun arasında dengeleyici güç olma talibiyle, arenaya çıkıyor, "SYANBİY DEVLETİ" kuruluyor. Çiçeği burnunda yeni devlet başkanı Taşinhay, gününü geçikdirmeden, Dinlinleri, Fuyuyları, Usunları şiddetle vurarak, tüm eski Hunnu topraklarının sahibi oluyor. Hunlar ise saldırı üstüne saldırı yaşayarak, ciddi karar almak zorunda kalıyor. Hunların bir kısmı (orta ve halk sınıfı) YEDİ SU (Semireçye) kıyılarunda tutunmak amaçla bir prensli kuruyor (ÜYEBAN), bağımsızlığını candan üstün gören asiliyet ise, rezaleti yaşamamak için, son gücünü toplayarak, bilinmeyen kadere kendini vererek, Avrupa tarafına yönleniyor.
Öyle de Çin Hunlarla sürdürdüğü 3 bin yıllık (bilinen tarihe göre) rakipliğini kendinden yana bitirmiş oluyor.
M.S. 2-ci yüzyılda "GUN" adlandırılmış Hun'lar, Küzey Kaspiy (Hazar denizi) çevresinde ve Skifya'da (Küzey Kafkas) egemenliğini sürdüren ALAN ve SARMAT halklarını yenilgiye uğratıyor. Bronz devri askeri giysi ve manevralarıyla savaşan Alan ve Sarmatlar (İran kökenli halk olduğu tarihte bilinmekte) Hunların özel savaş taktiği ve demir silahlarına karşı koyamıyor ve kardeşlik anlaşması çerçevesinde Hunlarla birleşerek, "KAFKAS (SKİFYA) HALKLARI BİRLİĞİ" olarak tarihte bilinen bir federasyon yapı oluşturuyorlar.
Demir Devri getiren Hunlar'ın gelişmiş kültürü, yerli halkların kültürünü temelli etkileyor. Yerli kültür de Hun kültürüne yansıyarak, Kafkas kültürü denilen, Hun (Tü-Küye) temelli, çok renkli, orijinal kültürü ortaya çıkarıyor. Şu anda gözlenen Kafkas halkları kültürünün benzerliği o zamanlardan gelmektedir.
Dünya tarihinde bilindiği gibi, M.S. 3. asırda, Hunların Tanrı dini zayıflayarak, Kafkas arkasında yaşayan halklardan yansıyan Hristyanlık toplumda yandaşlar bulmaya başlamıştı. Bu konuda tarihte kısıtlı bilgiler bulunduğu için, konuyu aydınlatma imkanı azdır, ama Atilla döneminde Hristyanlık kabul edilmiş demek mümkün, çünkü kardeş eşitliğinde Hunlara katılan Alan ve Sarmatlar'ın (Oset halkı) çoktandır hrityan olduğu tarihi bir gerçektir. Öyleyse iç içe yaşayan iki kardeş halkın yarısının daha ilkel Tanrıcılık dininde bulunması, pek inandırıcı gelmiyor.
Hun atalarımızın fırtınalı tarihi M.Ö böyle sürmüştü. "GUN" adlandırılan Hunların Avrupa ve dünyadaki zaferleri ve yenilgileri, geniş ve derin tarihi kaynaklara dayanmakta ve okuldan her kes tarafından bilinmektedir. Atilla-Han Hun silahının yenilgisiz şanını dünyaya kanıtlamış. Hun-Türkleri hakkında asılsız yazan bazı Batı tarihçileri ne derse desin, ortada onların bile gözardı edemeyeceği bir tarihi gerçek vardır- Bronz Dvirde bocalayan, gerikalmış Batı Dünyasının medeniyetini hızlandırarak Demir Devri getiren, şanlı atalarımız HUNLAR'dı.
Diyaleksinin genel kanununun kodlandığı "YAKILMAYAN AYDINLATMAZ" ata sözü, tarihin ateşinde yakılan ve çelik gibi ayarlanan Hun halkının tarihine tam uyar. Fırtınalı kaderi kahramanca omuzlayan Hunlar (Tü-Küye) artık başkalarını "aydınlatabilecek" kadar "yakılmış" ve gelişmişti. O yüzden Hun ismi dünya tarihinin ön sıralarında okunacak isimlerden birisi olarak, insanoğlu yaşadığı sürece anılmaya ve ahvatları-dünya Türklerinin gurur kaynağı olmaya devam edecektir.
ORTA (Merkes) ASYA HALKLARININ TARİHTE BİLİNEN MİLATTAN ÖNCEKİ İSİMLERİ
Huanün, Hunüy, Jun, Livu, Kyan, Usun, Dunhu, Uhuan, Syanbiy, Sya-Çin, Leufan, Muvan, Mogol, Parfyan, Massaget, Sarmat, Toba, Üyeçji, Kuşan, Gaoguy, Tsayli, Bot, Alan, Dinlin, Alakçin, Boma, Hanün ,Gusi, Gyangun-(Hakas) (Enisey Kırgızları), Üyeban-Hunlar, Yugan, Şanjuan, Tohar, Tanhu, Tangut, Ugye, Ugr, Uygur, Siju, Skif, Sak Man, Tsin, Şanjuan, Çeşi, Kipçak, Karasuk, Hionit, Hüçjuy, Hunşe, Hude, Hi, Dili, Bayan, Dansyan, Bilkin,, Çin, Hun - ( lakapları - Hu, Dinlin, Tü-Küye (Çinlileri Hunlara taktığı lakap), Van, Gun, Peçeneg, Sarık).
DÜNYA TARİHİNDE HUN SÖZÜ OLDUĞU KANITLANMIŞ SÖZ
**SAĞADAK**(Türk sözü "çizme sadağı" olarak Rus tarihçisi GUMİLEV tarafından ve tüm "HUNCU" tarihçilerce kabul edllmiş olup resmi tarihte yerini almış, kanıt halinde, iddaa olmaktan çıkmıştır.)
Nart boyu Türkleri Hun-Karaçaylılarda günümüzde kullanımda bulunan Ata Sözünü (Nart Söz) yorumsuz, sunalım: "Sağadak tolu bolsa sadak atıul bolur" (Sadak ok dolu olunca, yay saldırganlaşmaya meelli).
HUNLARIN GÜNÜMÜZDEKİ AHVATLARI
Karaçaylı Hunlar----------------------------------------Nart boy.
Malkarlar(Balkarlar)------------------------------------Nart boy.
Kumuklar-----------------------------------------------Nart boy.
Azerbaycanlar------------------------------------------ Oğuz boy.
Gagauzlar-----------------------------------------------Nart boy.
Rus Kazakları-------------------------------------------Nart boy.
Karakalpaklar-------------------------------------------Syanbiy boy.
Altay Türkleri------------------------------------------- Sya boy.
Çuvaşlar-------------------------------------------------Sya boy.
Yakutlar-------------------------------------------------Sya boy.
Bulgarlar-------------------------------------------------Nart boy.
Avarlar-------------------------------------------------- Nart boy.
Macar-Sekeli--------------------------------------------Nart boy.
Bekudanlar--------------------------------------------------?
Kalmuklar----------------------------------------------- Sya boy.
Noğaylar-------------------------------------------------Syanbiy boy.
Kazahlar-------------------------------------------------Syanbiy boy.
Türkmenler-----------------------------------------------Oğuz boy.
Uygurlar--------------------------------------------------Sya boy.
Kırım Tatarları--------------------------------------------Nart boy.
Kazan Tatarları-------------------------------------------Syanbiy boy.
Başkurtlar------------------------------------------------Sya boy.
Kırgızlar--------------------------------------------------Sya boy.
Tuvinler-------------------------------------------------- Sya boy.
Ukrayna Türkleri-----------------------------------------Nart boy.
"Gunnar" adlandırılan Alman kısmı-------------------------Nart boy.
DÜNYA TARİHİNDE BİLİNEN HUN ŞANÜYLERİN İSİMLERİ
VE HAKiMiYET TARİHİ
Tuuman-m.ö. 3. asır., Mode-m.ö.209-174yılı, Laoşan-m.ö.174-161, Günçen-m.ö.161-126, İçisiye-m.ö.126-114, Üybiy-m.ö. yılı belli değil, Üvey-m.ö.114-105, Uşilu-m.ö.105-102, Güylihu-m.ö.102-101, Czuyduhey(u)-m.ö. 101-96, Sebbsençen m.ö. ?, Hulugu-m.ö.96-85, Huandiy-m.ö.85-68, Hüylüy Tzüanküy-m.ö.68-60, Uyan-Güydi-m.ö.60-?, Çjiçji-m.ö. ?, Huhanye-m.ö.58-31, Fuçjuley-m.ö.31-20, Susiye-m.ö.20-12, Güya-m.ö.12-8, Üçcülü-m.ö.8 ve m.s. 13, Hyan-m.s.13-18, üY-M.S.18-46, Udadihey(u)-m.s. 46-?, Punu-m.s.46-? Çjiyaşı-m.s. --?, Biy-m.s.48-55. Üylü-m.s-?....-87.
DÜNYA TARİHİNCE BİLİNEN "HUNNU" DEVLETİNİN BÖLÜNMESİNDEN SONRA,
ÇİN'E BAĞLI "GÜNEY HUNNU"NUN
ŞANÜYLERİNİN İSMİ VE HAKİMİYET TARİHLERİ
Mo-m.s.55-56, Han-m.s.56-59, Di-m.s.59-63, Su-m.s.63-?, Çjan-m.s.63-85, Süyan-m.s.85-88, Tuntuha(e)-m.s.88-93, Ango-m.s.93-94, Şiygı-m.s.94-98, Than-m.s.98-124, Ba-m.s.124-128, Hüli (i)-m.s.128-142, Fınheu-m.s.-?, Dzuleçu-m.s.143-147.
HUNLARLA KAN AKRABALIĞI OLAN HALKLAR
Aşin, Kırgız, Syanbiy, Jujan, Alan, Sarmat, Çin, Üyeçji, Çidi, Ugr, Kipçak, Tele, Usun, Di, Dinlin, Jundi, Hora, Kyan, Gyangun(Hakas), Sak, Şanşun.
HUN HALKININ TARİHİ YOLLARI TABLOSU
*M.Ö.3. bininci yıl:
"Sarıbşlar-Karabaşlar" iç savaşın sonu. Rusya tarihine göre bu savaş M.Ö. 7 bin yılından itibaren sürmüştü. (L.Gumilyov).
*M.Ö. 2600 yıl:
"Huanün" ve "Hunüy" olarak Çinliler tarafından adlandırılmış "sarıbaşlar" Gobi çölünün güneyine itilmişler ve orada yaşam savaşı vererek, vahşi doğayı eğmeye, çolü de yaşanacak alana dönüştürmeyi başarmışlardı. Bu iki halk kısmın temel olduğu etnik unsurlar, Hunları yaratmış sayılmakta. (Dünya tarihince kabul edilmiş bilgi).
*M.Ö.1200 yıl:
"Hunnu" devletin yaratılması. İç Asya'da ilk olarak SOYLAR TOPLUMU tarihe girmekte. (Soy başkanları KURULU ve YAŞLILAR KURULTAYI ile yönetilmiştir).
Toprak benimseme ve zaferler dönemi. Hunlar tarafından SİBİRYA'nın açılması ve insanlığın ilerlemesindeki yeni dönem.
*M.Ö.6-5 asırlar:
Şiddetli savaşlar. "Küçük Göç". Hun halkının bir kısmının Batı yönünde ilerlemesi. Savaşlar sonucu halkların birbirine katılması. (Çjou dönemin şiddetli çatışmalarındaki "saribaşlar" ve Hunların rolü). Üyeçjiler'in İç Asya'ya girişinin başlangıcı.
*M.Ö. 3 asır:
Çin destekli oluşturulan Şanüy yönetiminin başlaması. Tarihe geçmiş ilk şanüy - TUUMAN (TUMAN).
*m.ö. 2-1 asırlar:
İç savaşların başlaması. Parçalanma. Hunnu devletin ikiye bölünmesi. M.Ö.47 yılında; Çin egemenliği altında "GÜNEY HUNNU" devletin oluşturulması. "Güney Huhnnu"nun ilk şanüy'u -HUHANYE.
M.Ö.46 yıl:
Çjiçji-şanüy'un yönetiminde yeni "HUNNU" devletin oluşması ve onun "Güney HUNNU" 'yla olan rakibiyeti. Kanğüy halkının destegiyle, TALAS'ta "HUNNU" devletinin varlığını sürdürmesi Çin tarafından mahvedilmiştir.
M.S.9 yıl:
Üçjülü -şanüy Hunları ayaklandırarak yeniden "Hunnu" devletini kuruyor ve "Güney Hunnu" isimden temelli vazgeçiyor.
M.S.44-45 yıllar:
İç savaş. Tekrar parçalanma. "Küzey Hunnu" devletinin merkes konumda kalarak güçlenmesi.
Bi veliagtın kendini "Huhanaye-2" ilan ederek büyük Hun kısmıyla Çine verilerek yeniden "Küzey Hunnu" devletini oluşturması.
M.S.87 yıl:
Dunhu ve Uhuan halkların ahvatı Syanbilerle (Mogollar) kanlı savaşlar. Hunnların büyük kısmını onlara katılması.
M.S.87-89 yıllar:
İç anlaşmazlıklar nedeniyle Usun halkına Hunların katılması.
Çin protektoratından kopmuş "Güney Hunnu" devletinin "Küzey Hunnu" devletiyle birleşmesi ve "Hunnu" isimli büyük devletin oluşturulması.
M.S.89-107 arası:
Durmaksızın süren Syanbiy ve Çin saldırıları. Hunlara karşı ittifakın oluşturulması. Dört taraftan sıkıştırılmış Hunların Batı yönünde ilerlemesi ve Ugr halkında yandaş bulması.
M.S.2-3 asırlar:
Küzey Kafkas (Skifya) alanlarında Hunların (o dönemde Gunlar olarak tanımlanmışlardır) Alan-Sarmat egemenligini yıkarak "Kafkas Halkları Birliği" olarak dünya tarihinde bilinen halklar birliğini kurması. Alan ve Sarmatların Hunlara kareş sıfatıyla katılması. "Deşt-i-Kipçak" devletinin temelinin atılması.Batı'ya yayılma.
M.S.14 asır:
" Deşt-i-Kipçağın Mogollar sonra da Ruslar tarafından parçalanması.
Nart Boyu Türkler'i Hun-Karaçaylı'lar Hakkında Kısa Bilgi
Son dönemde, tarihçiler Hunlar'ın tarihini araştırarak ve onları, Hun-Karaçaylı halkında korunmuş tarihi ve kültürel bilgilerle karşılaştırarak, Nart'lar (Hun'lar) büyük göçten önce oluşan, M.Ö. 6-5 asırlarda gerçekleşen göç döneminde Merkes Asya'dan ayrılan bir Hun boyudur, fikrini ileri sürmektedirler. Bunu araştıran bilimadamları, halkın geleneklerini, Hun- Karaçaylı halkının içinde bulunan ve bulunmuş yüksek Hun prens soylarını ("Süybu"Süyba", "Süyma"), "Şanüy"("Şana", "Şani"), "Senbsençin ",("Senmençi"), "Lana", "Koyan" (Çin tarihi kronolojisinde-"Huyan", Rus halkına geçtikten sonra-"Zaytsev")) bulunduğunu, Tanrı dinini, şifahi halk kültürü özelliklerini, Nart efsanelerini örnek getirmektedirler. İlim daha tartışmaktadır, ama Karaçaylı halkı, Hun asiliyeti-"Nartlar'dan koptuğunu, "Lanı" ("Lana") soy grubundan olduğunu, Hun (Gun) halkının Batı dalı olarak tanımlanan bir Türk halkı olduğunu, Kafkas önü ovalarda, sonra da dağlarında çoktandır yaşadığını kuşaktan kuşağa aktarmaya devam etmektedir.
Şifahi halk kültüründe korunmuş ve dünya tarihindeki bilgilere dayanarak, Nart boyunun bir kısmının Orta Asyadan M.Ö. zamanlarda ayrıldığını söylemek mümkündür, çünkü kültüründe, şanüy yönetiminin başladığı zamanlara (M.Ö.3 asır) ait değişimler gözlenmemekte.
Bilindiği gibi, maddi kültür, manevi kültürüne nazaran, her tür yansımaları hemen içermektedir. Eğer onlar bu topraklara M.S. 1,2 asırda Gunlarla (Hunlar) birlikte gelmiş olsalaydı, şanüyluğun getirdiği ünvan isimler, katılmış halkların genetik yönlendirmesinin antropolojik tablosu ve gömme töreleri mutlaka değişirdi, oysa Kara Çay'ın, Terek'in, Koban'ın, İdil'in (Volga), Don,un kıyılarında ve dağ tepelerinde yaşayan Türkler'in, M.S. 14 asıra kadar, dünya tarihinde bilinen, M.Ö. 1200-600 yıllarındaki gömme törelerini korunmuştu. Bu fikri Kafkas dağlarındaki yer üstü mezarlıklar (kurgan) ve aile, yer üstü mezarlıklar-"keşeneler" doğrulamaktadır. ( Nartlar ölülerini yerüstü taş mezarlıklarda "keşenelerde"gömmüş).
Nart boyu, Hun halkından, "Hunnu" devletinin
Çin'le, Üyecjiler'le (ariyler), Dunhular'la savaştığı zor zamanlarda ayrılarak, Dış Asyaya çıkmış, sonra Kafkas önündeki ovalaıına ulaşarak, orada yaşamını kurmuşdu. Zamanla Küzey Kafkas'ın (Skifya) yerli halklarıyla savaşarak, dağ tepelereine çekilip, ulaşımı zor olan topraklara, Elbrus dağının eteğine yerleşmişlerdir.
Bu olayların M.Ö. olup olmadığını inceleyen bilimadamları, Elbrus dağının eteklerinde çok sayıda bulunan Tanrı'nın taş eserlerini, m.ö. zamanlara ait tarzdaki yer üstü "keşeneleri" ve "kurganları" delil olarak kullanmaktadırlar. Nartlar'ın bu dağa yakın yerleşen ilk halk olduğu fikrini, Elbrus dağın ismi de güçlendirmektedir. Dağın eski adı "BURUŞ TAU" Türkkiye Türkçesinde "SERT DAĞ" dağ demektir. ("BURUŞ" eski Türkçesi'nde "Buruşuklu", "Hiç gülümsemeyen" "Sert", "Tau" ise "Dağ" sözüdür). Zamanla "Celbruş" ("cel"-fırtına, "buruş"-çevirici) ismi de ortaya çıkmakta. ("Ceburuş tepesi" ad "Biynöger" efsanesinde geçmektedir.)
M.S. 1 asırda, Kafkas halklarından zafer kazanarak önder olan Alan'lar ve Sarmat'lar döneminde, dağa yeni ad verilir: "Assı Tau" "Asslar'ın dağ'ı". ("Ass" tarihte bilinen Alan ve Sarmat halkının ismidir.) Eski ismi ise "Buruş Tau", sadece Nartlar'ın efsane şarkılarında yaşamaya devam ederek, başka halklar tarafından tarihe geçer. Alan'lar ve Sarmat'lar (M.S. 1. asır) Kafkas'a gelirken, Nart'lar yerleşmiş kültürü ve dini gelişmiş bir halk olarak Kafkas'ın tepesi olan dağa ad vererek, başka haklar arasında varlığını ispatlamış, yerli halk konumunda olmuştu. Bunu tüm Kafkas (Skifya) halklarının Türk kültürünü benimsediği ve yerli halkların kültürünün temelli etkilendiği de göstermektedir. Bu da Nart Hun'lar-Karaçaylılar'ın bu coğrafi alanda çoktan yerleşmiş olduğunun kanıtıdır. (Eski etnik ismi Bulğar, Kuman).
M.S.II. Asrın ortasında Hunlar'ın, Alan'lar ve Sarmat'ları sıkıştırarak , "Kafkas Halkları Birliğini" kurduktan sonra, şifahi kültürde "Eski Nart'la", "Cannı Nart'la" (Eski Nart'lar", "Yeni Nart'lar" sözleri "Nart Şakalarında" gözlenmektedir. Bu da "eskilerin" olduğu yere "yenilerin" geldiği fikrini doğrulamaktadır. İkincisi de, Gun hakimiyeti başladığında, Alan ve Sarmatlar döneminde "Assı" ismi verilen Kafkasın en yüksek tepesine, yine eski adı-"Buruş Tau" ve "Celbruş" isimleri konmakta, daha sonra, "Minni tau" (Ebedi dağ) adı takılmaktadır. Gelen Hunlar'la yerli Hunlar'ın bir halk olduğunu bu olay anlatmakta. Bir grup tarihcinin kanıtlamaya çalıştığı gibi, Kafkasta Türk unsuru "hiç olmasaydı", eski isimleri yine verilemezdi. Neden galibiyetini elde eden Gun'lar,(Hunlar) M.Ö. ki zamanlarda bir başka halk tarafından verilmiş isimleri, zaferlerinin simgesi olan dağa tekrar verirdi?..
Özellikle, her üç isim de Türk sözlerdir. Dağın dünya coğrafyasına giren adı da Türk adıdır- "Cel-Bruş". "Elbrus" ise, tarihçiler tarafından yanlış yazılmış, Türk adı "Celbruş"tur. Kafkas ve Kafkas onöndeki toprak isimleri de Türk izlerini açıkça taşımakta.
Rusya'da, Türk sözlerinin hafızalardan silinmesi yönündeki imparatorluk tutumunun sonucunda, onları yazarken tanınmayacak kadar değiştirilmesi bugünlerde bile söz konusu.
(Örneğin: "Cögetey"-Cetuta, "Dommay"- Danbay, "Kobubaşı"-Kuva, "Teberdi"-Teberda, "Yrum"-Urup, "Üçköken"- Uçkeken, "Kardanık"-Kardonik, "Calancük"- Zelençuk vb.Karaçay-Çerkes Cumhuriyetindeki yer isimler).
Nart boyu Hunlar'a "Kara Çaylı" adını 16 asırda, "Kara Çay" adlı dağ nehrinin adını uydurarak , tarihçiler vermişlerdir. 14.asırda "Deşt-i Kıpçak" devleti Moğol'lar ve Rus'lar tarafından parçalanıp ele geçirildikten sonra, önderliği kazanan Rus başkanlığı, Türkler'i hatırlatan her şeyin silinmesi ve "ruslaştırılması " planını kanlı yöntemleriyle gerçekleştirmiştir. Bazı Türk boylarının farklı adlarla adlandırılması bu yüzden olmuş. Böylece de, gerçek tarihi bilgilerine yasak konulmuş, Türk kökenli halklar da, "Yeni yaratılmış halklar" olarak Rusya tarihine geçmişlerdir.
Ama halklar parçalansalar bile, kendi özelliklerini taşımaya devam eder. Hun halkı parça parça dünyaya dağılsa da, dili, kültürü, farklı renk alsa da, atalarının manevi servetinin korunduğunu, Türk ruhunun yaşadığını görülmektedir.
Bütün Türk halklarında kısım kısım korunarak, yeni nesiller tarafından asıl manası bilinemeyen bir çok tarihi Hun eseri bulunmakta. 20 Asrın başına dek "Nart Şakaları",Nart-Culduzlaması", "Tanrısal Mitolojisi", tarihi şarkı-efsaneleri , "Nart Efsaneleri","Biynöger", "Açey ulu Açemez", vb. Türk eserleri, "ağızdan ağıza" denilen yöntemle nesillere aktarılıyordu. 40 senelerde Kafkas Türkleri bilimadamları "Nart Efsanelerini" yazılı eser haline getirdiler, tarihi şarkı-efsaneleri de (Karaçay Halk Cırla) halktan toplayarak, yeni nesilleri atalarının kültürüyle tanıştırdılar.
Ama ne yazık ki, sert sansürden geçen bu eserlerde, olayların "gençleşmesi" gözlenmekte, Hun Karaçaylıların tarihini 14 asırdan başlatma çabaları göze çarpmaktadır. Eserleri kitaba dönüştüren bilimadamları da, devlet tutumunu her yönde yansıtmasını kabul etmeyenlerin kaderini bilerek, yerini kaybetmemek amaçla, bile bile bazı tarihi efsaneleri "gençleştirmişlerdi". Aslında Rus şovinizmi devletin temeline oturmuş, çifte standart oluşturmuş, Rus olmayan halkların göreve gelmesini, istediği coğrafi alanda yaşamasını, çalışmasını engelleyecek kadar, sokaktaki basit halkın kanına canına işlemiş durumda olduğundan, dünya tarihine M.S.11 asırda giren "Rus yüceliği" uğruna, M.Ö.4 binyıldan tarihi izlenen Türk halklar "yeni yaratılmış" durumdadırlar. Kafkasta öyle bir şaka yaygın - "Rus kadınına nikah kıyalım, general olalım" ("Orus katın alayık-general bolayık"). Trajk bu şaka aslında çürük eski Rus İmparatorluk sisteminin bügün de etkili oluşunun kanıtıdır. Rus olmayan bir kimse, tam haketse bile, kendi memleketi hariç Rusyanın her hanği bir başka yerinde, önemli devlet götevine adanamaz, yapma Rus tarihine uyum sağlamadan da, hiç bir tarihci de "profesor" ismini alamaz. Bu yüzden tarihimiz, kültürümüz biraz zor durumda. Diğer halkları "barbar" olarak tanıtarak yeni nesiller yetiştirmeye devam eden Rusya tarihi, aslında kendi halkında yersiz kibiri yaratarak, başka halklara karşı nefret ve saygısızlık besleterek, Rus halkını zora sokmakta, çünkü, ata sözünde gibi "doğru ateşte yanmaz, gömülse de çürümez". Geç erken, Rusya'nın-Deşt-i-Kipçak, (Moskovya hariç), Rus halkının da yarısından fazlasının , ateşle, kanla "ruslaştırılmış"olduğu gerçeği tüm Rus halkı tarfından da bilinecektir.
1941 yılında Kafkas Türk halklarına uygulanan sürgün, (Kazakistan, Kırğızistan, Özbekistana) kültüre ağır darbe vurdu. Sürgünde Hun-Karaçaylıların yarısından fazlası hayatını kaybetti, hayatta kalmayı başaranlar da, ağır psikolojik çöküntüye uğrayarak, uzun süre kendine gelemedi ve kendi kültürel varlığına sahip çıkamadı. Stalin başkanlığının, artık Türklerin Kafkasa dönmeyeceklerini ilan ettiği, topraklarını, ortada bırakılmış maddi varlığını, en önemlisi de manevi kültürünün diğer halklar tarafından benimsendiğinin nedeni oldu. Ne yazık ki, bugün "Nart Efsanelerindeki", kahramanların isimlerinin, coğrafi terimlerinin manasını kendi dilinde anlayamayan halklar bile, eseri benimsemiş ve asıl sahibi-Türkler'e yüz tutmaktadırlar. Rusya tarihi ve kültür adamları da, bile bile buna göz yummakta: yeter ki bir çelişki var olsun ve her zaman arabulucu istenilsin... Rus imraratorluğun pas tutmuş tutmu-böl ve hakim ol...
"TMİFİS" Kültür Sanat Teşkilatı, yıllardır araştırmaları sonucu, halkın kültüründe bulunan, unutulmuş ve ölmeye yüz tutmuş Hun eserlerini parça parça bir çok ülkede toplayarak, işaretleri hariç bir şeyi kalmayan "Culduzlama'yı" ortaya koydu. "Şakalar kitabı", "Çokka'nınn fıkraları", "Karakter oyun maskeleri"(Zıkkıl Teke, Çüyre Ton, Silti Hızen, Ban-Balattu, Aksakal), "Halk oyunları ve spor" yayına hazırlanmakta. Ayrıca "Kalay ulu APPA", "Bağır Ulu KASBOT", "Emen ulu Emender-Han- SEMENDER"kitaplarda, APPA'nın mizah olayları, KASBOT'un aşk şarkıları, İSMAL'in müzik defteri ilahileri, şiirleri ve esprileri Türkiye Türklerine tanıtılacak.
Bu kitapta ise, şimdilik çoğunlukla kullanım dışı bulunan Ata Sözleri (Nart Sözle) sunulmaktadır.
Yazar
Sofi Tram-Semen