• Àâòîðèçàöèÿ


ÄÐÅÂÍÈÅ ÏÎÑËÎÂÈÖÛ È ÏÎÃÎÂÎÐÊÈ ÃÓÍÍÎÂ-ÊÀÐÀ×ÀÅÂÖÅ "ÍÀÐÒ Ñ¨ÇËÅ". 03-07-2009 22:41 ê êîììåíòàðèÿì - ê ïîëíîé âåðñèè - ïîíðàâèëîñü!


ÑËÎÂÀÐÜ ÄÐÅÂÍÈÕ È ÇÀÁÛÒÛÕ ÑËÎÂ.


Èç êíèãè ÑÓÔÈËÜÈ ÑÅÌÅÍÎÂÎÉ, "NART BOYU TÜRKLERİ HUN-KARAÇAYLILARIN ATA SÖZLERİ". /"NART SÖZLE"/. Èçä. "KAYNAK", Ñòàìáóë,2007ã.
975-343-440-5_s  ÎÁËÎÆÊÀ-ÀÒÀѨÇËÅ (90x132, 2Kb)

Carmalık. Fuar. Çok katılımlı pazar. Geniş imkanlara sahip pazarlama yeri.
Bazar. Pazar.
Baraza. Saban izi.
Baytal. Kızak.
Alaşa. İşci at.
Fahmu. Yetenek.
Catma. Duvarsız çatı kaplanmış alan.
Bau. Dam. Ağır. Bağlama ipi.
Gözen. Ambar. Kiler.
Gum. Kuru yiyecek ürünlerin korunduğu yer.
Mürzeü. Buğday, arpa, mısır, pirinç vb. kuru ürünlerin toplu ismi.
Mindem. Kenardan koparılan küçük parçacık.
Dibildirik. Islak ve üşümüş insan.
Cut. Karnı gözü de doymayan.
Hut. Nart efsaneler'in bir kahramanı. Erkek isim.
Harib. Arkasız. Garib.
Tüek. Müzik aletin düğmesi.
Cıymıç. Toplayıcı. (Toplama hevesli insanlar hakkında dalga geçen bir sözdür).
Honça. Şakak.
Tobağa kaythan. Töbe eden.
Deület. Devlet.
Kral. Devlet.
Ata curt. Ana vatan (ata vatan olrak söylenir Nartlar'da).
Han. Kral.
Şanüy. Kral.
Ban. (Uan). Kral. (Hunnu dönemindeki söz. Günümüzde nadir bilinir. Dünya tarihine girmiş, manası "kral" olan Çin sözüdür. Nart-Karaçaylı Hunlar'ın, oyun maskelerinde "Ban Balattu"(Han Bala, Han yavru) bulunmaktadır ve o kanıt üzerinden, tarihi bilgilere tutunarak söze ulaşılmıştı).
Şat. Kral tarafından bölge başkanlığına atanan kişi. ( Örneğin: vali).
Kağan. Toprak sahibi bölge prensi.
Kağanat. Prenslik bölgesi.
Deület Başçısı. Kral Başçısı. Kral. President. Başbakan vb.
Caur. İşçi hayvanın sırtında yük taşımak ve eyerin uyumsuzluğundan oluşan yara.
Ciger. Çalışkan.
Beti cibimez. Utanmaz. (Satıraltı terxümesi "yüzü ıslanmaz").
Künkör. Çok iyi yaşayan kişi. Alaylı lafta kullanılır.
Dırtdıuay. Espride kullanılan "gaz çıkartıcı" sözüdür.
Kul. Köle.
Karauaş. Kadın köle.
Tıbır kul. Sahibine bağlı ev işlerinde kullanılan köle.
Tıbır karauaş. Sahibine bağlı ev işlerde kullanılan kadın köle.
Cumuşçu. Hizmetçi.
Kara kul. Ağır işlerde kullanılan erkek köle.
Karaul. Gözlemci. (Sınır gözlemci eskiden. Günümüzde "bekçi" "güvennik" anlamıda kullanılmaktadır).
Begeül. Bir yerden bir yere haber götüren ve posta gibi çalışan bağımsız kişi.
Baş baulu kul. Satın alınan ve ömrü boyunca sahibine ait köle.
Çabçıuay. Kısa mesafelerde götür getir işleri yapan çocuk.
Han bala. Baş Biy. Veliaht.
Kanın boklanır. Kanın kirlenir. (Kullanımdaki manası - neslinin genetiği alçalır).
Çırak. Meşale, lamba vb.
Cau çırak. Mum.
Nızı çırak. Çam ağacından yapılmış mum vb.
Kölden tilek. İçten dua.
Hars. Alkış.
Eslenmegen. Göze batamayan.
Çuruk. Değerli deriden ayakkabı.
Çabır. Kaba deriden iş ayakkabı. (çizmeler şeklinde).
Şoh. Dost. Arkadaş.
Tatah. Yakın dost. Çocukluk arkadaş.
Nöger. Arkadaş. Dost.
Şağırey. Tanıdık.
Şoğay. Kısa süreli dost.
Can tatah. Can arkadaş.
Hoş köllü. Hoşgörülü.
Hapa-sapa eterge. Alt üst etmek.
Öz. Madde veya kişinin özü.
Tal. Sögüt.
Çarh. Tekerlek. İkinci manası-"bedenin varolma enerjisi" Örneğin: "çarhı oynamağan adam" (bedeni canlanamayan insan).
Gurt tauk. Kuluçka.
Baguş. Çöplük.
İncilgiç. Süregen üzüntü yaşayan kişi.
Bögek. Kudretli ve cesur kişi.
Tuu. Çağ dönemi her tür anlamda kullanılır.
Kuu. Çağın solduğu ve ölmeye yüz tuttuğu zamanın tanımlamasında kullanılan söz.
Urluk. Tohumluk.
Indır. Ürün.
Tulpar. Doğuştan fiziki kudreti olan kişi.
Göceb. Güreşci.
Antsız. Antını tutmayan, fakat bu özelliğini sevimli kıla bilen bir yeteneğe sahip kişi. Şakada kullanılır.
Antbuzar. Antını bozan kişi. (Ağır mana taşır).
Auzuna suu almağanlay. Stıraltı tercümesi "ağzına su almadan..." olarak çevrilir. Fakat anlamı soyut tarzda "gözünü kırpmadan söylediğinin tersini yapar" manada anlaşılır.
Tamamğa tirelgen. Çaresizliğin son noktasına gelen. (Satıraltı tercümesi-"tamam'a direnen" olarak çevrilmekte).
Köçgün halk. Köçebe halk. Göçebe halk.
Cazlık. Hayvanların yazlık (yayla) otlağılara çıkarıldığı ve insanların yazın dinlendiği yer.
Kışlık. Kış mekanlar. Halkın kış oturduğu yer.
Mekam. Üy. Ev.
Saklık. Sınır. İkinci manası yeni ev inşa edilirken geçici olarak sığınmak için kurulan küçük ev. "Aş üy".
Tohana. Saray.
Kala. Kale.
Han kalası. Han sarayı.
Baguşçu. Çöpçü.
Birlik. Birlik.
Erkeklikden kem. Erkek değerden ve kişilikten yoksun.
Şkok. Uzun tek kurşunlu silzh.
Sebilgen urluk. Ekilen tohum.
Kıshaakıl. Derin düşüncesiz kişi.
Uzuntil. Dokunucu dilli kişi.
Candaş. Yandaş.
Aşhı. İyi.
İgi. İyi.
Alamat. Çok iyi. Muhteşem.
Bağır şay. Bakır kuruş.
Toğay altın. Yuvarlak altın.
Kantuluk kozu. Hasta veya yaramaz kuzu.
Corğa. Dörtnalcı at.
On. ("n" "ng" gibi okunur) Maddi manevi imkanlar manasını taşır. (Onlu adam-İmkanlı kişi).
Tişge tiş. Dişe diş. ("Her davranışa eşit karşılık" olarak anlaşılmaktadır).
Esirgen. Sarhoş.
Esirik. Konforlu yaşamından kendinden geçen şımarık ve son derece terbiyesiz insan. İkinci manası - "iyi toprakta gerilesiye büyüyen bitki."
Usta oyma. Zekice işlenmiş resim. (oyma resim maddenin üzerinden parçacıklar koparılarak yapılır. relyef, barelyef, gorelyef).
Cağılğan temir. Yakılan demir. ("Cağılğan" eski sözdür. Örneğin: "ot cağarğa" (ateş yakmak).
Çap-çap. Kimsenin değer vermediği, herkes tarafından hizmette kullanılan kişi.
An. ("n" "ng" gibi okunur) Hafiza. (Ay andan ketmez nanım kalaylada kaldın? Hey hafizadan silinmez sevgilim nerede kaldın?).
Casau. Süsleme.
Kısıla bilgen. Yakınlaşa, uyumlaşa, birlikteliği sürdürebilen kişi. Direkt anlamı-Sarılmasını bilen. Fakat o mana yetersiz kalmakta, zira soyut tarzda anlaşılmaktadır. Türkiye Türkçesindeki kurnazlığı içeren mana, Hun-Karaçaylı Türkçesinde geçersizdir ve saygı kazandırıcı bır tanımlama olarak okunmaktadır.
Tıyğıç. Set.
Kıyğıç. Kesici, form değiştirici alet. Ağaç, taş, bronz, demir vb. maddeler üzerinde tablo yaparken kullanılır.
Bazık ürür. " Kalın havlar" satıraltı tercümesidir. Kullanımdaki manası "gururla, arka hissederek havlar".
Urğuy. Sivrisinek.
Abınçak. Hep düşücü.
Ençi. Özel. İkinci anlamı yeri ölçerek ailelere dağıtan görevli.
İlgençek. Çocuğu korkutmak için kullanılan ince dalcık veya sopacık. İkinci anlamı "ürkücü".
Tirençek sabiy. İnatçı çocuk.
Dubbur. Dağlık.
Dubur. Deri üzerindeki sivilce veya şişkinlik.
Capı. Görünüm. Görünüş. (Olumsuz davranışlı lafta kullanılır)
Capısız. Görgüsüz. Çirkin surat.
Tab. Uygun. Uyumlu. İyi. Yakışır. ("Tab" sözü bulunduğu cümlede kendi anlamını değiştirebilir ve cümlenin manasına katılır).
Bolumunu kıy. İmkanlarını gözden geçir, toparlan, varını değerlendirerek duruma karşı koy.
Urğu cannur. Sağnak yağmur.
Sebelek cannur. Görülür görülmez yağan yağmur.
Sokur cannur. Bir tarafta güneş varken aniden yağıveren kısa süreli yağmur.
Oğarı cannur. Soğuk yağmur. ( Küzey esintili soğuk yağmur).
Töben cannur. Cılı cannur. Güney esintili sıcak yağmur.
Suğarırğa. Suu suğarırğa. Bahçe sulamak.
Kök çartlağan. Teyri tayak. Şıbıla. Eliya. Şimşek, yıldırım.
Cankılıç. Gökkuşağı.
Pırh-çırhha tüşer. Esprili konuşmaya konu olur. Anlamı -"komik duruma düşer".
Kadar. Kader.
Kakğıç. Çırpıcı alet.
Takğıç. Atın bağlandığı yer. Giysi askısı.
Talğır. Zebra rengi.
Bölündüu. Sırt omurgası tutmazcasına yürüyen hakkında bu sözle espri yapılır. Ciddi konuşmada ancak renk ve kumaş tanımında kullanılır. Asıl anlamı: Bölünücü.
Kiyizçi. Kilimci.
Müyüzçü. Boynuzdan süs ve kadeh işleyen uzman.
Tepleüç. Baskı oluşturan alet.
Mindeüç. Ufak parçacıklar koparıcı alet. (Metal vb. maddeler üzerindeki tüm işlemelerde kullanılır).
Tepsi. Alçak sofra masası.
Sahan. Tepsi.
Say sahan. Süs tepsicik.
Har cauğa - tiş. Her düşmana karşı güç. (Satıraltı tercümesi "her düşmana diş").
Kualarğa. Kovalamak.
Terk başı. Terek nehrin başlangıcındaki topraklar.
Kebin. Kefen.
Celpe. Yelpe.
Celpegey. İnce keçeden sıkı yapılan yağmurluk, rüzdarlık yamcı. İkinci manası-"hafif, ani manevralı gemi yelpesi."
Cegen. Bitkisel özlü kilim.
Koynu kalın bolsa. Cepı dolu olsa. (Satıraltı tercümesi-"göhsü kalın olursa", fakat kullanımdaki manası başta getirilendir.
Karauçu. Bakıcı. Refahatçı. Gözlemci. Bu söz bulunduğu cümleye bağlı olarak manasını değiştirerek, sunulan cümlenin manasına katkı olarak kullanıllmaktadır. *Özsüz sözler* denilen kelime grubuna girer.
Keleçi. Elçi. Çopçatan.
Betleş Tübeşiü. Yüz yüze gelmek, görüşmek.
Aybatlık tübeşiü. Resmi görüşme.
Şan bala. Küçük yaştaki veliaht.
Han bala. Küçük yaştaki Han, Şanüy kanını taşıyan tahta kanunen talip çocuk.
Hanturun. Hanedanlık.
Araçı. Arabulucu, Elçi.
Calan cuğu. Yalan sürülü. (Şakalarda kullanılır. Örnek: "bu keleçini burnu calan cuğudu" (bu çopçatanın burnu yalan sürülüdür).
Kesamat. Sözleşme.
Anlaşma. (‘n’ ‘ng’ gibi okunur) Anlaşma.
Nalat. Nalet.
Genezir. Ürkütücü iğrenç, iç dış anlamında da hiç bır kurala uymayan itici kişi.
Taban kerdi. Kaçtı. ( Satıraltı tercümesi- "taban gerdi").
Canlaşıu. Candan cana bağlılık. (Örneğin: "Sarıubek bla Kara Kırğıy oylaşdıla, söz arada uak-uak talaşdıla, sora tobuk süekleden kağışdıla, şoh bolduk -deb, kuyruk burub canlaşdıla". (Ucubeyele Yırtıcı kuş düşündüler, konuşurken az az dalaşdılar, sonra diz kemiklerine vurdular, dost olduk diye candan cana yakınlaşdılar). (Kaynak: "Nart Tauruhla").
Kıymak. Omlet.
Tışdan-"oh"! Görünüşü hoş da...
Taşkıyar. Taş üzerinde işleme yapan usta, (ressam).
Kuukbuuma minçak. Eskiden idrar torbası rahatsızlığında kullanılan, belin aşağı tarafına asılıp bekletilen yeşil rengi taş boncuğu.
Marcan. Yantar. Deniz kıyılarında toplanan, güneş akkumulyatörü olarak bilinen sarı rengi süs taş.
İnci. İnci.
Asmak. Asmak.
Kasmak. Çok kir. Kurumuş kir.
Çaçıusuz açıu. Geçmez acı.
Sal. Ölü. Koy ( Örneğin: koy bureya anlamında).
Çarh tayar. Beden çöker.
Biçen. Kurutulmuş ot.
Auzluk. Gem.
Ezeü. Birleşerek bir güce karşı duran güç.
Kılıklı. Özel huylu. Sıra dışı karakterli.
Kılıksız. Terbiyesiz.
Kıllanır sabiy. Dövülecek çocuk.
Caum. Kar, dolu, yağmur yağmasının ortak ismi.
Kaum. Grup.
Cek körgen. Yabancı gören. Ata sözünde "yabancı sayan" anlalmında gelmektedir.
Cırğıy. Saldırgan.
Başı kıt. Biraz gerizekalı.
Tıbına. Kaba ip.
Culğuç. Hırsız.
Cuğar. Bulaşır.
Uu. Zehir.
Karaton. Kısır kadın.
Kısır. Kısır hayvan. ‘Kısır cer’- ekilmeden bırakılan toprak.
Turu bolmağan. Bir sene çiftleşmeyen hayvan.
Turu hayuan. Çaftleşmiş hayvan.
Taşa günahı turu boldu. Gizli günahı açığa vurdu. Turu sözü bu anlamda da kullanılmaktadır.
Kelepen. Bulaşıcı hastalık. Ata sözünde "nefret doğuran kişi" anlamındadır.
Çıkılık. Hiç bir kurala uymayan kendi tarzında hareket eden inatçı kişi. "Çatlak" anlamında da kullanılmaktadır.
Kalın. Başlık parası.İkikci manası-Kalın ip, saç, halat vb.
Şaşhınlı. Psikolojik bozukluğu olan kişi.
Kirşelgen. Saldırıya geçmek üzere olan, söz hareketle saldıracağını gösteren kişi, hayvan.
Solağay. Solak.
Onnalay. ("n" "ng" gibi okunur) Şanslı. (eski sözdür. Günümüzde ancak çok yaşlı kişiler tarafından kullanılır).
Skandarbek. Halk oyunu.
Teşik. Delik.
Tıkğıç. Tıkaç.
Uzun cılar. Çok ağlar, çok zaman ağlar.
Kılığın biçgen. Kendi kendine terbiye verebilen kişi.
Kıllannan. Çok eziyet çeken insan.
Teber. Yerinden oynar.
Konnur. Karışşık solgun renk.
Onnnur. Solmaya yüz tutmuş renk.
Calkau. Çalışmak istemeyen, eğlenceye düşkün.
Cankır. Herkelsi üzen kişi.
Doul. Davul.
Tiziü. Boncuk ipi.
Onlu. Üstün değerli.
Buala. Anjin.
Kökürek auruu. Bronşit.
Kökürek kıshan. Astım.
Bezgek. Soğuk algınlığı.
Zayın. Tavuğun aynı yerde yumurtlaması için koyulan, yuva belirleyici yumurta.
Sak kala. Güvenli kale.
Kişıu. Kedinin okşayışlı adı.
Zauk. Mutlu. Çok iyi.
Dıbırdauk. Koşturucu (çocuk).
Şıbırdauk. Fısıldayıcı.
Innırdauk. İnlemeye meyelli (çocuk).
Tınılauk. Suskun.
Kıımıldauk. Haareketli (çocuk).
Dbıldauk. Konuşmaya çalışan( çocuk).
Oyumlauk. Düşünmeye gayret eden (çocuk).
Kırla kırla kar. Lapa lapa yağan kar.
Tau auar. Dağın diğer tarafına geçer.
Baz. Süs kutu.
Babbu. Ekmeğin çocuklar için söylenen okşayışlı adı.
Küçük. İt bala. Köpek yavrusu.
Süyünç. Sevinç.
Uzamma. normalden uzun bir şey.
Casamma. Hağok. Şik giyinen.
Cubanç. Eğlence.
Terk onnar. Çabuk solar.
Comak. Bilmece.
Tauruh. Masal.
Aytıu. Deyiş. Haber.
Samarkau. Alay.
Acaşır. Kaybolur. İkinci manası "ne yapacağını şaşırır".
Kuu-şuu. Kimsesiz mekan veya çekiciliği olmayan az insanlı ev, köy, yerşleşim bölğesi vb.
Talaşırğa. Dalaşmak.
Basta. Yumuşak hamur kvamında bulğur, pirinç vb. ürünlerden yapılmış sıcak yemek.
Kalak. Gezmeyi seven. Evde bulunmayan.
Kalak . ("k" boğaz "k" olarak okunur) Boza ve yemek karıştırıcı tahta alet.
Soltan. Sultan.
Min toyum. Çok kişi beslenir.
Ülüş. Bir kişinin kazandığı veya verilmiş gıda ölçümü.
Hazna. Zenginlik. Hazine.
Kazna. Devlet hazinesi.
Arkan. Halat.
Eşigi cabıldı. Hepsi öldü, kimsesi kalmadı. Satıraltı tercümesi "Kapısı kapandı". Bu söztakımı insanın başına bir kötü olay geldiğinde de söylenir.
Kölü bulğanır. Gönlü bulanır satıraltı tarcüme mana veremiyor. TC Türkçesi'ne "midesi bulanır" olarak çevrilir.
Cer tırnağan. Elinden bir şey gelmeden kahrından çırpınan kişi.
Çırpı. Ormanın genç bitkilerinin tooplu adı.
Tüyme tüymez. Düğme düğümleyemez. (Eskiden düğme düğümllenme metodla ayapılmıştı).
Asıl hans. Kültürleştirilmiş bitki.
Alısın. Yabani ot.
Ajımsız, Mutlaka. Şüphesiz. Bir diğer manası - "yaptığından dolayı tövbe etmeyen kişi. "Ajım etmegen adan"-"pişmanlık duymayan insan" demektir.
An. ("n" "ng" gibi okunur) Hafiza. Bellek.
Többe. Kafanın en üst noktası. Yüksek yer. (Örneğin: "suyın többemde bolsun" (Saygınlığın baş üstünde).
Alıuçu. Alıcı.
Onsuz. Gariban. Arkasız.
Torsuk. At eyerinin eski adı. Süslü at eyeri. (kadınlar kullanmış).
Fayton. Süslü araba . /(Örnek: "Min Aktamağım da faytonna, hamut salğanma sarı atha"... (bin Aktamağım faytona, boyunduruk takmışım sarı ata...). Kaynak: İ. Semenov. (Cırçı Sımayıl) "Aktamak", "Cırla bla nazmula" kitabı).
Coluğur. Rastlar. Karşılaşır.
Amanatın kabılır. Emanetin kaybolur.( Satıraltı tecümesi-"emanetin yenir,yutulur).
Cahanim. Cehennem.
Candet. Cennet.
Çarık. Yumuşak deri veya kumaştan yapılmış hafif ayakkabı.
Kıyınlı. Şsnssız.
Arğış. Otun olmak üzere toplanan aüaçların toplu ismi. (Örneğin: "arğış zaman kelgendi"(odun toplama zaman gelmiş).
Ara bağana. Orta direk.
Arkau. Evin tavanını tutan kudretli yatay direk. Ara bağananın üstünde olur.
Bet bla oynağan. Başkasının itibaırını zedelemeye çalışan kişi. ( Satıraltı tercümesi-"yüzle oynayann").
Adeb. Edeb.
Börk kergiç. Şapka tezgahı.
Cağalaşırğa. Yaka tekme tokat çatışmak. (Satıraltı tercümesi- "yakalara yapışmak").
Haram. Becil, başkasının iyiliğini istemeyen insan. Gıptacı. Haram "aş", "hak" anlamıda da kullanılır.
Toğurğa. Acele büyük yudumlarla yutmak.
İçerge. İçmek.
Urtlarğa. Yudum içmek.
Tilge tiyirirge. yemeği bır defa deneyıp bırakmak. ( Satıraltı tercümesi "dile dokundurmak").
Aybatlau. İyi niyet ve saygı göstergesi olarak nadir yapılan ziyaret.
Bezdiriü. Bıktırma.
Aylanç col. Dönemeçli yol. Düz alandaki serpantin.
Kırkğan col. Dağ ymacındaki serpantin.
Köndelen. Bu söz direk giden yolun kesen setin tanımlaması gibi durumu anlatır. Örneğin: "colğa köndelen tüşgen bir terek bardı" (yolu kesen bir ağaç vardı).
Södeğey. Çapraz. "ayüden kaçsan södeğey kaç" (ayıdan kaçarsan çapraz kaç).
Annılau. Anlama.
Tınçığan mıllık. Kokuşmuş leş.
Mıllık. Hayvan, canavar ölüsü. (Hayvana jarşı "ölü" sözü kullanılamaz).
Çal. Beyazlamış saç.
Akmak. Akılsız kişi.
Öhdem. Gururlu.
Oyumsuz. Düşüncesizce başını belaya sokmaya devam eden kişi. (Satıraltı tercümesi-"düşüncesiz").
Köse. Sakal bıyığı olmayan kişi. Köse.
Santlık. Saflıktan biraz fazlasını anlatır. Akıl dengesinin az bozukluğu.
Öç bolur. Alışkın olur.
Kıyık kişi. Biraz aptal ve inatçı kişi.
ââåðõ^ ê ïîëíîé âåðñèè ïîíðàâèëîñü! â evernote


Âû ñåé÷àñ íå ìîæåòå ïðîêîììåíòèðîâàòü ýòî ñîîáùåíèå.

Äíåâíèê ÄÐÅÂÍÈÅ ÏÎÑËÎÂÈÖÛ È ÏÎÃÎÂÎÐÊÈ ÃÓÍÍÎÂ-ÊÀÐÀ×ÀÅÂÖÅ "ÍÀÐÒ Ñ¨ÇËÅ". | EVREN-1 - Sofi Tram-Semen | Ëåíòà äðóçåé EVREN-1 / Ïîëíàÿ âåðñèÿ Äîáàâèòü â äðóçüÿ Ñòðàíèöû: ðàíüøå»